ÖNSÖZ
Ilk okula basladigim günü hiç unutmam. Belki bundan elli sene evveldi, fakat bu günkü gibi aklimdadir. Iste o ilk okula basladigim gün korku ve çekingenlik içerisinde okula gittim.
Sinifa girince ilk olarak gözüme çarpan ve dikkatimi çeken sinifin duvarini boydan boya kaplayan kartonlar üzerine boyali kalemlerle yazilmis, henüz anlayamadigim seyler vardi. Ben okuma yazma bilmedigim için o gün onlari duvarlari süslemek için yapilmis süsler olarak görmüstüm.
Daha sonraki günlerde ve yillarda okumayi yazmayi ögrenince megerse o zaman benim süs sandigim seyler ilk çag, orta çag, yakin çag, yeni çag, milattan önce, milattan sonra kronolojik tarih çaglariymis.
Ilk okul yillarimda bana okuma yazma ögrenmek çok zor geliyordu ve ‘okuma yazma ögrenip de ne olacak sanki’, ‘bu okuma isi zor’, gibi düsüncelere kapilip, ögretmenlerden dayak yeme korkusu, dersi bilememe ve arkadaslar içinde rezil olmak beni çok mesgul ediyordu. Dersler devamli korku ve kalp çarpintisi içinde geçiyordu ve bende kendimi artik ‘daha okulun ve hayatin basindayiz, hiç sinifta kalmadan bes yilda bitecek...bir de sinifta kalir da sene kaybedersen daha uzun sürecek...oho çok uzun bir zaman, böyle kalp çarpintisi ve korku içinde geçer mi? Nereden çikti bu okul isinde sanki okumak mecbur mu? Okuyup da memur mu olacagiz sanki? Ilk okulu bitirip de ne olacak? En iyisi bu okul isini birakmak lazim. Lazim ama nasil?’ fikirlerine iyice kaptirmistim. O yillar babamdan korkmasam hemen o gün okulu birakacaktim, fakat babam bir duysaydi, yada bu düsüncelerimi bilseydi yanmistim!
Ara sira dersten kaçip dag da koyun gütmek için kaçiyor, kendi kendime ‘bugün kaçsam yarin ne olacak,’ gel gitler yasiyor, ama yinede bir gün bir gündür bir gün okuldan kurtuldugumu kar biliyordum.
Hey çocukluk hey! Ne kadar düsüncesiz karamsar bir çocuklugum varmis. Bunlari düsündükçe o günleri aci aci gülerek buruk bir halde hatirliyorum.
Neyse bunlari birakip tarih çaglarina dönelim. Iste ilk okul yillarinda bu kronolojik tarih çaglarini ögrenirken insanlar bize empoze edilen insan resmi suydu:
Ilk çaglarda agaç, tas koguklarinda, magaralarda yasarlarmis, çiplak bedenlerinde giyecek elbiseler yokmus, hayvan derileriyle sadece ayip yerlerini örterler, hayvanlari avlar, onlarin etini çig çig yerlermis. Iki agaci birbirine sürte sürte atesi bulmuslar çok iptidai bir seklide bir yasam varmis. Sonradan gelise gelise bu günlere gelinmis.
Hatta insanlar o kadar geriymis ki, dogru dürüst konusmayi bile bilmezmis sonradan tekamül ede ede bu günlere gelinmis. Bu kadar geri bu kadar düsük bir seviye ve bu kadar iptidai bir yasam varmis.
Halbuki durum bu sekilde degilmis. Bu bizim ögrendiklerimizin bir çogu bize yanlis ögretilmis. Hakiki dogru olan durum baska türlüymüs. Iste bende bu kitabimda bunu dilimin döndügü kadar sizlere anlatmaya çalisacagim.
Kainat’in sahibi yaraticisi Allah, kainati yaratmis, yeryüzünde ilk insani da yaratmis, o ilk insana Peygamberlik görevi vermis, bunun yaninda o ilk Peygambere bu Dünya’da ne yapip, nasil yasamasi gerektigini bildiren sahifeler, kitaplar göndermis, bu sekilde insanogluna hem bu yeryüzü dünyasinda hemde bu Dünyadan sonraki hayatta ne yapmasi gerektigini haber vermis.
Daha sonra her kavme bir Peygamber göndermis. Bu husus Kur’an-i Kerim de söyle belirtiliyor:
‘Andolsun ki biz Allah’a kulluk edin ve taguttan sakinin diye emretmeleri için her ümmete bir Peygamber gönderdik. Allah onlardan bir kismini dogru yola iletti onlardan bir kisimda sapikligi hakkettiler. Yeryüzün de gezin de görün inkar edenlerin sonu nasil olmustur.’
Iste Allah Hz. Adem ile baslayarak, her ümmete her kavme Peygamber göndermis. O gönderdigi her Peygambere kitaplar ve suhuflar vermis. O suhuflar ve kitaplarda insanlara lazim olacak dünyevi ve uhrevi isleri göstermis, haber vermistir.
Zamanin durumuna ve sartlarina göre her devrin insanina göre uygun yasam tarzlarini ve ihtiyaçlarini ya dogrudan yada ilham yoluyla insanlarin yasamasi ve mutlu olmasi için yeterli ve lazim olan seyleri bildirmistir.
Insanlar çogaldikça insanlarin ihtiyaçlarida çogalmis. Allah kitaplar göndermis ve yine o kitaplari Peygamberleri vasitasiyla insanlara açiklamis. Bu dört büyük kitabin ismi sirasiyla Tevrat (Hz. Musa’ya), Zebur (Hz. Davut’a), Incil (Hz. Isa’ya) ve Kur’an-i Kerim (Hz. Muhammed’e) dir .
Iste bu insanliga gönderilen son kitap ve son Peygamber insanligin insanlik yolculugunu ta Hz. Adem’den baslayarak kiyamet sabahina kadar ve oradan ebediyete kadar açiklamaktadir.
Iste benim anlatmak istedigim insanliga gönderilen son kitap ve onu teblig eden son Peygamberin bildirdikleridir.
Es gibt noch keine Bewertungen.